26 Aralık 2020 Cumartesi

 


Tanrının Kitabı: Din Propagandası

Kutsal kitaplar, din, din adamları sinemanın en önemli temalarıdır. Bazen yermek bazen yüceltmek sinemanın kime, neden hizmet ettiğine göre değişmektedir. Önemli olan kitlelere istenen algının verilmesidir. Sinema çok düşünmesini sevmeyen kitleleri sevmektedir. Bundan dolayı sinema derinlemesine analizler, söylemler içine girmez aksine görünürde daha basit ve yüzeysel vurgularla muhatabını kuşatır ve etki altına alır. Sinema hiçbir zaman muhatabını boğacak söylemlerin içine girmez. Tercihte aksiyon eksenli filmlerdir. Tema ya da mesaj aksiyon filmlerin içine serpiştirilir. Böylece seyirci sıkılmadan filmi izlemesi sağlanır ve diyaloglarla istenen mesaj verilir. Bize basit ve sıradan, önemsiz gelen diyaloglar aslında filmin yapım nedenidir. Bazen sadece bir cümle filmin çevrilme nedeni olabilmektedir. Vurgular dikkat çeken sahnelere yerleştirilir. Öncesi ve sonrası iyi planlanır ki nokta atışı yapılabilsin. Örneğin Tanrının Kitabı’nda Solara ve Eli aynı oda da konuştukları konu gibi. Seyirci ikilinin farklı bir nedenle bir araya geldiğinin düşünmesi sağlanır. Yarı çıplak kadının verdiği mesajda düşünceyi destekler. Ama karşımıza tam tersi bir diyalog gelişir. Sahneye kilitlenen seyirci hazır hale getirilir ancak seyirci ters köşeye yatırılır. Bu ters köşe film yapımcıların istediği şekildedir.

İki saatlik bir aksiyon filmini bir tek tema etrafında sıkmadan ve merakla seyirciyi kendine bağlayan bir kurgunun oluşturulmasına şaşırmamak elde değil. Amerikalılar sinema yoluyla propagandayı çok güzel kullanmaktadır. Mesajın kurgunun içinde kaybolmasına izin vermeden, hatta kurguyu mesaja göre oluşturmaktadırlar.  Kurguda iki nokta vardır: birincisi kurgu önemlidir, diyaloglar da kurguya hazırlanır. Kurgu önemli olduğu için diyaloglar çok önemli değildir. İkincisinde mesaj önemlidir. Mesajın yerine ulaşması için kurgu oluşturulur. Kurgu mesajın etrafında döner. Tanrının Kitabı filmde kurgu mesajın etrafında döner. Kurgu âdete mesaj vermek için yazılmıştır. Silahlar, dövüşler bile mesajı pekiştirmek içindir. Seyirciyi tutmak ve mesaja doğru götürmek için gerekliliktir. Biraz da dikkat dağıtmak amaçlanır. Salt bir propaganda izlenimi vermemek adına bu önemlidir. Yoksa seyirci doğrudan tepkisel yaklaşabilir.

Sinema yapımcıları post apokaliptik, dispotik ve bilim kurgu sinemasında kurgudan ziyade oluşturulmak istenen algı önemlidir. Dolaysıyla kurgu hataları üzerinde çok durulmaz. Eleştirinin içine almamak gerekir. Olaylar arasındaki bağlantılar göz ardı edilebilir. Sıra dışı bir kurguda sıradan gerçeklik aramak doğru bir yaklaşım değildir. Tanrının Kitabı filmindeki kurgu tutarsızlıklarına bu perspektiften yaklaşmak gerekir.

Yalnız bir adam Eli, Tanrı tarafından görevlendirildiğini kendisine gelen seslerden inanmaktadır. Tek hedefi yine sesin direktifiyle bulduğu kitabı Batıya götürmektir. Batıda bir adres ya da coğrafi bölge yoktur. Ses bu konuda bir şey demediği için Eli otuz yıldır Batıya yol almaktadır. Elindeki kitabı batıya götürülmesi Batının kurtarıcı ve ilahi ışığın, mesajın Batıdan geleceğini işaret eder. Eli bir elçi, bir Mesih görevindedir. Kendini kitabın korumasına adamıştır. Kitabın güvenilir ellere ulaşmasını amaçlamaktadır. Sonrasına dair bir düşüncesi yoktur. kitabı kime neden teslim edeceğini bilemiyoruz, filmin son sahnesinde de kitabın kime, nasıl hizmet edeceğini cevabını alamıyoruz. Anlaşılan tek şey kutsal kitapların kötülerin eline geçmemesi için kütüphanede saklanacağıdır. Tabii kim iyi kim kötü ayrımı net değildir. Kitabı teslim alanların halk üzerinde kitabın etkisini kullanıp kullanmacakları da anlaşılmıyor.

Kitabın değeri kutsallığı ve bu kutsallığın halk üzerindeki etkisiyle halka istediğini yormadan yaptırabilmesidir. Nitekim kötü adam Carnegie kitabı önemini ve etkisini şöyle izah eder:“O lanet bir kitap değil aptal! O bir silah. Zayıflarla çaresizlerin kalplerini ve zihinlerini hedef alan bir silah. Bize insanlar üzerinde tam kontrol verecek. Lanet bir kasabadan daha fazlasına hükmetmek istiyorsak, kitap elimizde olmalı. Her yerden insanlar gelecek, sözlerim kitabın içindense dediğimi yapacaklar. Bu daha önce oldu. Yine olacak.  Lazım olan tek şey o kitap.”  "Tanrının adını anarak onun yarattıklarını yok ettiler. Bu kadar büyük bir savaşı başlatan bir kitaba sahip olduğumuzda bir kasabadan çok daha fazlasını yönetebiliriz. İnsanlar kitapta yazan her şeye inanır!" diyaloglardan anlaşılacağı üzere kitap inançtan çok, halkı kontrol etmek ve sömürmek için vardır. İktidarlar halka istediklerini kitap üzerinden gerçekleştirmek istemektediler. Kitap halkları uysal ve itaatkar hale getirmektedir. İktidar sahipleri kitaba olan inançları, kitap üzerinden halkı ne kadar idare ettikleridir. Kendileri kitabın getirdiklerine inanma ve itaat etme düşünceleri yoktur. filme göre imparatorluğa giden yol kitabın içindekilerle halkı yönlendirmektedir. O zaman silaha ve şiddite gerek kalmayacak, halk kendi kendine söyleneni yapacaktır.

Eli’ye göre de kitap kötü adamların eline geçmemesidir. Kitabın rehberliğinde yolculuk eder, kitabın verdiği olağanüstü yeteneklerle de kötü adamlarla baş eder. nitekim kitabın yazım dilinin körler alfabesi olması, Eli’nin de aslında kör olduğu düşüncesi bunu desteklemektedir. Eli kördür, kitap önünü aydınlatıyordur. Kitap onun gören gözüdür. Belki de körlüğü nedeniyle koku alma duyusu gelişmiştir. Ya da kitap kötü adamları tanıması için koku duyusunu geliştirmiştir. Tartışılan bir konu da olsa Eli’nin kör oluşundan çok, körler alfabesini bilmesidir. Geçmişine dair bir bilgimiz olmadığından Eli’nin körler alfabesini nasıl, nereden öğrendiğini bilemiyoruz.

Kitabın körler alfabesiyle yazılmış olması kutsal kitapların halkın anlamadığı bir dili yazılmasına göndermedir. Halkın okuma yazma bilmemesi de bundandır. Filmde geçen otuz yıl okuma yazmayı unutturacak bir süre değildir. Ki okuma yazma bilenler var. Kutsal kitapların halkın değil, belli bir kesimin elinde olduğunu ifade eden dil göndermesi yerindedir. Tarih boyunca kutsal kitapları belli bir zümre okumuş, yorumlamış ve halka anlatmıştır. Günümüzde de bu anlayış devam etmektedir. Günümüzde de kutsal kitaplar belli zümrelerin tekelindedir. Halkın anlamayacağı ve ancak kendilerinin anlayabileceğini sürekli empoze etmektedirler. Halka gelen kitap, halka yabancıdır ve dokunulmazlık kazandırılmıştır. Kutsal kitapların dilinin halka yabancılığı körler alfabesiyle izah edilmesi yerinde bir göndermedir.

Eli’nin Solara ile ilişkisi de kitabın mesajına uygundur. Kutsal kitap fuhuşu ve zinayı yasaklamıştır. Eli’nin Solara’ya dokunmamasını böyle anlamak gerekir. Eli kitabın emirleriyle yaşayan biridir. Bütün kutsal kitaplar zinayı yasaklar ve meşru olan evliliği önerirler. Filmin geçtiği dönem ve diğer kadınların çirkinliği, yaşlılığı yanında Solara güzel ve gençtir. Eli kendisine sunulan teklifi inancı gereği ret eder. Arzularının peşinden gitmez.

Film boyunca Eli kitaptan pasajlar okuyarak kitabın propagandasını yapmaktadır. Filmin son sahnesi de propagandanın zirvesidir. Çünkü diğer din kitaplarına göre daha ön plana çıkarılır. Din propagandası yapan film bunu kendi içinde yapması ve diğer kutsal kitaplarla bir kıyasa gitmemesi gerekirdi.

Final sahnesi kutsal kitapların yeri korunması gereken kütüphanelerdir mesajı vermiş olma olasılığı da unutulmamalıdır.

 

Osman Tatlı

osmantatli@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  Unit 42: Dijital Parmak İzi Sanal yani ikinci bir hayat/yaşam mecrasının kapısını sonuna kadar açan internet artık bizim beşinci organım...