Urfa’da
Yazarlık ve Yazar Olmak II
Yerel bölgelerden evresel kitaplara imza
atmak zordur. Üslubun gelişmesi için iyi bir eğitim ve çok çalışmayı
gerektirir. Ancak yerel yazarlar yazarlığı meslek edinmemişlerdir. Yazarlık
ideali olan ve hobiden öteye geçememektedir. Çünkü yerel bölgelerdeki yazarlar
gibi Urfalı yazarlarda geçimlerini sağlamak için bütün gün çalışmak
zorundadırlar. Yorulan zihin ve beden geceleri birkaç saat ne kadar üretken ve
özgün olabilir. Yazarlık çok okuma ile orantılıdır. İkinci bir orantı ise
zihnin sürekli üretkenliğidir. Ancak geçim derdinde olan bir zihin düşünce
üretemez. Aksine ekonomik kaygılar zihni tüketir. Düşünceye dair yüzeysel bir
kırıntı kalır geriye. Bu da yazarları yerel sınırlara hapis etmektedir…
Öncelikle şunu söyleyelim Şanlıurfa halkı
yazarlık kavramına yabancıdır. Urfalıların bakış açısı bir işi yapıyorsanız size
çok para kazandırmalıdır. Size para kazandırmıyorsa o iş gereksiz ve saçmadır.
Bu perspektifle bakıldığında Urfalıların gözünde yazarlık ve okuma gereksizdir.
Boş iştir. Ben de okurum ve yazarım diye yazarlığı küçümseyen ve önemsizliğini
vurgulayan çok söz duyarsınız. Bunu söyleyenler hayatlarında bir satır yazmamış
ve okudukları kitap bir iki taneyi geçmemiştir. Ancak yazarlara karşı ve
yazarlığa dair çok ahkam kesilirler.
Okumanın ve yazanların azlığı entelektüel
ortamların oluşmamasına neden olur. Yazar adayları kendilerini geliştirecek
ortamlar bulamazlar. En önemlisi kendilerine de bir ortam oluşturamazlar.
Urfalı yazarlar da bir araya gelme, tartışma ve sohbet etme kültürü de yoktur.
Her yazar kendi köşesinde kalem oynatır. Eleştiri ortamı olmayan Urfalı
yazarların kalemi de böylece gelişmemektedir. Kendini tekrar eden yazılar,
oturmamış üsluplar bunun sonucudur.
Parayı seven Urfalılarım kültüre yatırım
yapılmaması ve yazarların önemsenmemesi şehrin gelişimini olumsuz
etkilemektedir. Bunu aşmanın yolu Urfalı yazarların kişisel farklılıkları bir
kenara bırakıp, bir araya gelmeleridir.
Urfalı yazarlar karakterleri gereği çok
disiplinli bir çalışma içinde değildirler. Bunun bir nedenini yukarda değindik,
iş hayatları olmasıdır. İkincisi kendilerini yazarlık konusunda disiplin
etmemiş olmalarıdır. Yazar araştırmayı ve bol bol okumayı gerektirir. Üçüncüsü
Urfalı yazarlar, kendilerini yazarlığa adamamış olmalarıdır. Yazarlığı bir nevi
hobi, kariyer/saygınlık kazanmak ve edindikleri birikimleri dışa vurmaktır.
Bunun dışında sosyal ve siyasi mesajlar için yazanlarda yok değildir. Sonuçta
yazarlık idea için verilen bir bedel yoktur. Verilenlerde yetersizdir…
Urfalı birkaç yazara değinerek yazıya devam
edelim.
Geçen haftadaki yazıda kültürel(gelenek, din
ve sosyal yaşantı) değinme konusunda yazarların azlığına değinmiştik. Urfa’nın
sosyal hayatına deneme ve hikâyelerle dikkatleri çekmeye çalışan, sağduyulu
olmaya çağıran ve bunun acısını yaşayan ve okuyucusuna yaşatan ve sosyal sorunlara
çözümler arayan Aysel Kelekçi “Mezopotamya’nın Kırgın Çiçekleri”
kitabı kendi alanında önemlidir. Kitabın evrensel olma bir derdi yok ama
bölgenin ezilmiş, horlanan, ötekileştirilen, sömürülen kadınlarına ve
işçilerine dair söyleyecek çok sözü vardır. Kimsenin değinmediği ve herkesin görmezlikten
geldiği konuları gündemde tutmaya çalışan yazar bir ilki gerçekleştirmektedir.
Yerel gazete ve TV’lerin, köşe yazarların ve yerel araştırmacıların
değinmediği, belki özellikle görmezlikten geldiği konulara cesurca kaleme
almaktadır. Her denemenin ve hikâyenin gerçekliği tartışılmazdır. Yazar bizzat
olayın kahramanından hikâyesini dinlemektedir. Köylerde ve şehrin varoş
semtlerinde kahramanların acı hayat hikâyelerini dinleyerek, kalemine
sarılmaktadır. Bu açıdan takdir edilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Yazarı
tanıyan ve kitabı okumuş biri olarak edindiğim izlenim yazarın da ötekiler gibi
yalnızlığına terk edilmeye çalışılmaktadır. Valiliğin, belediyenin ve sivil
toplum kuruşların desteklenmesi gereken bir kitap çalışmasıdır. Gerçeklerin
sesini duymaktan korkmayan kaç cesur kurum vardır, bilemiyoruz. Dileriz ki
benzer çalışmalar yerel diğer yazarlar tarafından da yapılır. Böylece kader
kurbanlarına dikkatler çekilir ve çözüm yolları aranır. Kim bilir belki yozlaşmış
bu kültür zamanla buzun çözülmesi gibi çözülür ve yok olur.
Haftaya Urfa’da yazar olmaya dair ve yazar
Şahin Doğan’ın çalışmalarına değineceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder